ŞİRKETLERDEKİ KURUMSALLAŞMA SÜRECİNE BİR BAKIŞ
|
Bülent Orta
Stratejik Yapılandırma Danışmanı
Türev Danışmanlık Grup Başkanı
|
Geçen yıl bağ bozumu zamanında bir şarap fabrikasını ziyaret
ettim. O güzelim özenle bakılmış bağlarda yetiştirilen iri bordo taneli üzüm
salkımlarının nasıl özenle toplandığına şahit oldum. İtinayla toplanan bu
üzüm salkımlarının, yine aynı itina ile şaraba dönüştürülme serüvenine
şahitlik ettim. O bağlarda dalında gördüğüm üzüm tanelerinin nasıl dolgun ve
lezzetli bir şaraba dönüşüp, şık bir kadehin içinde masamda tadılmak üzere
beklediğini gördüğümde, gerçek değişimin bu olduğunu düşündüm.
İşte bence değişim, topraktan çıkıp masamda duran şaraba kadar
olan süreçte yaşanılan her şeydir.
Değişim, aslında mevcut olan bir durumdan bir başka duruma
geçmeyi ifade etmektedir. Bunu yaparken de içinde bulunduğumuz çevre
koşullarının ihtiyaçlarına cevap verebilmeyi hedefleriz. Bu değişen çevre
koşulları zaman zaman bizleri çaresiz, kayıtsız ve hatta yetersiz kılabilir.
İşte bütün bunlar bizlerin değişmesini tetikleyen unsurlar olarak karşımıza
çıkmaktadır. Kişisel anlamda değişime direnemediğimiz gibi bu gün geldiğimiz
noktada işletmelerde değişime direnememektedirler. Çünkü çevremizdeki her şey
çok hızlı değişmektedir. Öyleyse üzümün şaraba dönüşmesi gibi her şey bir
başka şeye dönüşmek durumundadır. Kısacası değişim artık kaçınılmaz bir
zorunluluktur.
Günümüzde faaliyetlerine devam etmekte olan ama bölgesel ama
global şirketler, neden kendilerini hep bir değişim ve dönüşüm rüzgarı içinde
bulmaktadırlar. Hiç bunu düşündünüz mü? Okuduğumuz pek çok makale şirketlerin
artık bir kurumsal kimliğe sahip olmaları yönünde fikir beyan edilmektedir.
Peki bu kurumsal kimlikten ne anlıyoruz ya da ne anlamalıyız? İşte bu nokta,
bizim için de son derece önemli bir konu.
Kurumsallaşma, bir kurumsal kimlik kazanma, kurum olma...
Bütün bu tanımlamalar aslında ortak bir amacı işaret etmektedir. Bu işaret
edilen amaç ise temelde her şirketin kuruluş ve yaşam amacı olan kar edebilme
yetisini daha güçlü hale getirmektir. Aslına baktığımızda tüm yapılanlar
nihayetinde karlılığın arttırılması içindir.
Özellikle geçmişte önemli başarılara imza atmış şirketler,
genellikle bu başarılı dönemlerindeki iş yapış tarzlarını gelecek kuşaklarla
birlikte geleceğe taşımak istemektedirler. İstemekle kalmayıp bu iş yapış
tarzlarının vazgeçilmez kurallar olarak koruma eğilimindedirler. Ancak ne
yazık ki bir dönemde başarılı olmuş bir yöntem, her şeyin değiştiği bir başka
dönemde işletmeyi aynı başarılı sonuca ulaştırmayacaktır. Bu noktada artık
yapılması gereken yeni iş yapış tarzlarıyla işletmeyi tanıştırmaktır. Bunu
reddeden, geleneksel üzerinde ısrarcı olan işletmeler yavaş yavaş kan
kaybetmeye başlayacaklardır. Ve bir süre sonra bu inatlarına devam etmeleri
durumunda maalesef istenmeyen sonla karşı karşıya kalacaklardır.
Kurumsallaşma her zaman gelenekseli terk etmek anlamına
gelmemektedir. Geleneksel ile modernin iç içe olduğu bir durum da olabilir.
Kurumsallaşma sürecindeki profesyonelleşme olgusu, şirket ortaklarının
işletmeden elini çekip sadece aile dışı yöneticiler tarafından şirketin
yönetileceği anlamına gelmemektedir. Profesyonel kadroların oluşturulmasındaki
amaç aile bireylerinin şirketten uzaklaştırılması değildir. Aksine aile
bireyleriyle dışarıdan galen yöneticilerin birlikte hareket edebilmesinin
koordine edilmesidir. Çünkü kurumsallaşma temelde bir sistem
oluşturulmasıdır.
Şirketlerin kurumsal kimliğe ulaşabilmelerin temelinde, sistem
yaklaşımı yatmaktadır. Şirketler kendi yapılarına uygun, kültürel
birikimlerini yansıtan, çalışanlarıyla, patronlarıyla, sektörüyle bir bütün
oluşturabilecek yapıyı oluşturmaları ve oluşan bu yapıyı, belli kurallar ve
bir sistem içinde yönetebilmeleri ancak kurumsallaşmanın bir sonucu olabilir.
Konuya aile şirketleri açısından baktığımızda karşımıza iki
farklı kavram çıkmaktadır. Bu kavramlardan birincisi ailenin kurumsallaşması,
ikincisi ise şirketin kurumsallaşmasıdır. Bu iki kavram da birbirinden farklı
anlamlar içermektedir. Ailenin kurumsallaşması,
aile fertlerinin belli kurallar çerçevesinde iş ilişkisini tanımlamaktadır.
Ne zaman ki iş ile aile ilişkileri birbiri içine girmeye başladığında,
sorunun en büyüğü masamızın üstüne gelmiş demektir. Aile şirketlerinde aile
fertleri arasındaki bu psikolojik bağ, her zaman duyguların mantığın önüne
geçmesine neden olmaktadır. Bu nedenlerdir ki kurumsallaşmasını
tamamlayamamış aile şirketlerinde kararlar genelde duygusal yaklaşımla
alınır. Oysaki ailenin kurumsallaşması sağlanırsa bu duygusal yapı işe
yansımadan, aile içinde kalacak ve alınan kararlar üzerindeki duygusal baskı
burada giderileceğinden işe yada iş yapış tarzına ve iş için alınan kararlara
fazla yansımayacaktır.Şirketin
kurumsallaşması ise
tamamen farklı bir süreçtir. Şirketin kurumsallaşması, ailenin
kurumsallaşmasına paralel olarak gidecek ve şirketin önceden belirlenen ve
herkes için geçerli olan kurallarla yönetilmesine imkan sağlayacaktır. Şirket
içinde görev alan herkes, aileden olup olmadığına bakılmaksızın kurallara
uymakla mükellef kılınacaktır.
Aile şirketi özelliği taşımayan işletmeler için
kurumsallaşmaya baktığımızda burada da karşımıza çıkan durum pek farklı
değildir. Bu tip şirketlerde de kurumsallaşmadan beklentimiz sistem
olmalıdır.
Kurumsallaşma, ister aile şirketi olsun, ister aile şirketi
özelliği taşımayan bir şirket olsun işletenin sahip olduğu sermaye, insan
gücü, makine ekipman, bina, alet edevat, deneyim, entelektüel sermaye gibi her
türlü kaynağı en verimli nasıl kullanabileceğini ve bunun sonunda karlılığını
nasıl arttırabileceğini ifade etmektedir. Bu nihai kar amacına ulaşabilmek
için de ne yapılması lazım geldiğini anlatmaktadır. Öyleyse kurumsallaşmayı
salt bir organizasyonel değişim olarak görmemek lazım. Çünkü kurumsallaşma
organizasyonel değişimle birlikte bir anlayış, bir mantık, bir kültürel
değişimdir de aynı zamanda. Eğer kurumsallaşmayı bu şekilde algılarsak
doğruyu bulmuş, görmüş oluruz.
Değişen dünya düzeninde ülkemizde de pek çok değişim
yaşanmaktadır. Bu değişim sürecinde ayakta kalmak isteyen küçük ve orta boy
işletmeler veya büyük işletmeler olsun değişimin vaz geçilmez bir dinamizm
olduğunu algılamak durumundadırlar. Bunu algılayabilen işletmeler bugün
olduğu gibi gelecekte de varlıklarını sürdürebileceklerdir. Bunu algılamakta
geç kalan yada imtina eden işletmeler ise ne yazık ki yok olmaya mahkum
olacaklardır.
Kurumsallaşmadan elde edilecek faydayı kısaca özetlemek
gerekirse güce güç katmak için güce sistem yaratmak diyebiliriz. Değişim
kurumsallaşmanıwebn ilk adımıdır. Ama ne yazık ki değişimi kabullenmek çok
zordur. Şirketler bu kurumsallaşma sürecinde yaşadıkları değişimi içlerine
sindirmek zorundadırlar. Aksi taktirde geriye dönüş çok hızlı olmaktadır.
Kurumsallaşma süreçleri genel itibariyle şirketlerin kendi içlerinde, kendi
kendilerine başaracakları bir çalışma değildir. Genelde şirketler
kurumsallaşma sürecinde, danışmanlık şirketlerinden destek almayı uygun
bulmaktadırlar. Çünkü kendi kendine değişmek, ne kadar değiştiğini ölçümlemek
ve gerekli düzeltmeleri yapabilmek hiçte kolay değildir. Eski alışkanlıklar
kolay kolay terk edilememektedir. Bu da değişimin kalıcı olmasını
engellemektedir. Bundan dolayıdır ki şirketler Türev Danışmanlık bünyesinde
yer alan Türev Yönetim Danışmanlığı (www.turev.com.tr) gibi
konusunda uzman danışmanlık firmalarından hizmet almayı yeğlemektedirler. On
yıllık bir danışmanlık firması olarak Türev Danışmanlık bu güne kadar
gerçekleştirdiği 328 farklı kurumsallaşma ve yeniden yapılanma projesinde
elde ettiği deneyimleri, birlikte yola çıktığı tüm müşterilerine sunmaktan
imtina etmemektedir.
Nasıl ki değişim kaçınılmaz bir gerçekse kurumsallaşmanın
sonucunda kavuşulacak sistematik ve kontrollü yapı da aynı derece
kaçınılmazdır. Yapılması gereken doğru karar verip zamanında uygulamaya
geçmektir.
NOT: Yazarın bu yazısı Yenigün gazetesinde yayınlanmıştır.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder